Köklü bir tarihe sahip olan Bulgaristan, bulunduğu bölge itibariyle stratejik bir Doğu Avrupa ülkesidir. Doğu ile Batının kesişme noktasında bulunan coğrafik özellikleri nedeniyle, bulundukları bölgede var olabilmek için uzun yıllar boyunca savaşmak zorunda kalmışlardır. Traklar Bulgaristan ve çevresinin ilk sakinleridir ve milattan önce Traklar, Avrupa’ nın ve aynı zamanda dünyanın en kalabalık nüfusa sahip milletlerinden biriymiş. Buna karşın çok fazla boya ayrılmış olmaları ve farklı bölgeleri mesken tutmalarının yanında, savaşlar nedeniyle nüfusları giderek azalmış. Traklar egemenliklerini ilk önce Milattan önce 4. Yüzyılda Büyük İskender’ in bölgeyi fethetmesiyle kaybetmişlerdir. Ardından Uzun yıllar Yunan, Roma ve son olarak Osmanlı İmparatorluğu egemenliğinde kalan Bulgaristan, Osmanlı İmparatorluğu’ nun zayıflaması ve Rusya’ nın verdiği destekle birlikte, 1908 yılında çarlık olarak bağımsızlığını kazanabilmiştir.
Ülke günümüzde Slav, Trak, Yunan, Makedon, Pomak ve Türkler’ den oluşan 7 milyonluk bir nüfusa ev sahipliği yapıyor. Yüzyıllar boyunca ve tarih öncesinden bu yana, farklı imparatorlukların egemenliği altında kalan Bulgaristan’ da bu sebeple karmaşık bir nüfus yapısı bulunuyor. Bununla birlikte tüm bu imparatorlukların, mimari ve kültürel izlerini yoğun şekilde taşıyan, kendi kültürüyle harmanlayan Bulgaristan’ ın ortaçağa kadar uzanan bir müzik geçmişi bulunuyor. Diğer bir deyişle, ülke Avrupa’ nın en köklü ve sentezlenmiş kültürlerinden birine ev sahipliği yapıyor. Bu durum Bulgaristan’ ı ziyaret ettiğinizde, size çok yakın gelecek kültürel benzerlikler, yemekler, müzikler, mimari ve yaşayış tarzlarıyla karşılaşmanız mümkündür. Ancak yaşayış tarzı itibariyle Osmanlı’ nın 500 yıl boyunca egemenliği sürdürdüğü yaklaşık yüz yıl öncesine dayanan ilişkilerimizin ve bölgede yerleşik çok sayıda Türk bulunmasının etkisiyle benzerliklere rastlayabilirsiniz. Kırım üzerinden Avrupa’ ya gelen Türk kavimlerinde öncelikli uğrak noktalarından biri olan Bulgaristan coğrafyası, bu sebeple çok büyük sayıda bir Türk toplumuna ev sahipliği yapıyor.
Kültürel anlamda Bulgaristan’ ın başkenti olan Sofya, Ortaçağ döneminden bu yana, Avrupa’ nın en önemli merkezlerinden biri olmuştur. Hıristiyan ve Ortodoks mezhebine bağlı olan ülkenin genel nüfusu, Avrupa Kültürüne yakın durmakla beraber, iç içe geçmiş farklı kültürlerin bir sentezinden oluşan kültüre sahiptir. Müzik, edebiyat, resim ve benzeri her türlü sanat dallarında, Roma, Yunan, Batı Avrupa, Slav, Osmanlı izleri her zaman bulunuyor. Kendilerini günümüzde slav toplumuna yakın olarak konumlandıran Bulgaristan, Avrupa Birliği’ nin de bir üyesidir.
Ekonomisi büyük ölçüde tarıma ve turizme dayalı olan ülke, Avrupa’ nın en küçük ekonomilerinden birine sahip. Avrupa Birliği üyeliği ile birlikte, sanayileşmenin ve buna paralel iş bulmanın çok zor olduğu ülkeden, Avrupa’ nın diğer ülkelerine genç nüfusun akın etmesi durumu oluşmuştur. Bu sebeple Turizm, ülkenin en yoğun gelişen ekonomik alanı haline dönüşmüştür. Karadeniz kıyılarında sahip olduğu bölgeler ve özellikle Varna şehri, Avrupa’ nın eski dönemlerinden beri en önemli tatil merkezlerinden biridir. Bunun yanında sanayileşmenin düşük olması, bulunduğu coğrafyanın muhteşem güzellikleri, Bulgaristan’ ın nispeten bakir bir coğrafi güzelliğe sahip olmasına neden oluyor. Muhteşem dağ, deniz, orman manzaraları, Bulgaristan gezinizin her durağında sizlere eşlik edecek ayrıntılar olacaktır. Bu muhteşem coğrafi güzellikler, ülkede en çok görülmesini tavsiye ettiğimiz özellikler arasında yer alıyor.
110.994 kilometrekare yüzölçümüne sahip bu küçük ülke, geçmişte yaşanan pek çok sorunlu döneme nazaran, son yıllarda Türkiye ile iyi ilişkiler kurmaya yönelik bir yaklaşıma sahip. Bu durum tüm ülke de Türler’ e karşı gösterilen yaklaşımında nazik olmasına neden oluyor.
Bulgaristan Nerede?
Doğu Avrupa’ da yer alan Bulgaristan, Türkiye’ den sonra Avrupa’ nın giriş kapılarından biri olarak Doğu ile Batı arasında köprü konumundadır. Bulgaristan’ ın Kuzeyinde Tuna nehrinin sınırı belirlediği komşusu Romanya, Batıda Sırbistan ve Makedonya Cumhuriyeti, Güneyde Yunanistan, Güneydoğuda Türkiye bulunuyor. Ülkenin doğusunda Karadeniz’ e olan kıyısı, balıkçılık ve turizm konusunda ciddi bir ekonominin oluşmasını sağlıyor. Batı ile Doğu arasında Avrupa’ nın kapısı durumunda ki ülke, yüzyıllardır bu özellik yüzünden ciddi sorunlar yaşamıştır.
Bulgaristan’ da Konuşulan Diller
Yazıya dönüşmüş ilk Slav dillerinden biri olan Bulgarca, Bulgaristan’ ın resmi dili ve aynı zamanda, ülkede en çok konuşulan dildir. Kiril alfabesi kullanılarak yazılan dil, Doğu Hint-Avrupa dilleri arasında yer alıyor. Ancak ülkenin tarihi, yaşayan nüfus yoğunluğu ve komşularıyla olan ilişkileri, Bulgaristan’ da Romence ve Türkçe başta olmak üzere, Yunanca ve bazı diğer dillerin de konuşulmasına sebep oluyor. Türkçe ve Romence’ den Bulgarca’ ya geçmiş çok sayıda kelime bulunduğu gibi, Bulgaristan gezisi sırasında, sık bir şekilde Türkçe konuşan kişilerle de karşılaşabilirsiniz.
Bulgaristan’ ın Dini İnançları
Bulgaristan’ ın resmi dini Hıristiyanlıktır. Bulgaristan Ortodoks Hıristiyanlığın önemli merkezlerinden biridir. Ülkede yaşayan yaklaşık 7,5 milyonluk nüfusun 6,5 milyonunun Ortodoks Hıristiyan olduğu biliniyor. Kalan nüfusun ve ülke nüfusunun yaklaşık % 9’ u ise Müslüman’ dır. Bunun yanında az sayıda Katolik, Protestan mezheplerine bağlı Hıristiyan’ la birlikte, diğer din mensupları bulunuyor. Ülke nüfusunun yaklaşık % 9’ unun Müslüman olduğunu bir defa daha belirtelim. 1930’ lu yıllardan itibaren dönem dönem Türkiye’ ye gelen göçmenlerin sonuncusu 90’ lı yıllarda gerçekleşmiştir. Bu göçler sırasında bugün Bulgaristan nüfusuna yakın Müslüman Türk’ ün, ülkedeki etnik yoğunluğu azaltması amaçlanmıştır. Bugün ulaşılan aşamada, ülke nüfusunun sadece % 9’ u Türk ve Müslümanlardan oluşuyor.
Bulgaristan’ ın Kısa Tarihi
Bölgede ilk yaşam izleri Neolitik çağa kadar uzanıyor. Bir Hint-Avrupa kavmi olan Traklar, Bulgaristan ve çevresinde yoğun olarak görülen ilk kavimdir. Trak kavmi merkezi bugün ki Bulgaristan coğrafyası olmak üzere, Avrupa’ nın çok büyük bir bölgesine yayılmış boylarıyla, milattan önce Avrupa’ nın en kalabalık nüfusa sahip kavmi durumundaydı. Yıllar içerisinde yaşanılan asimilasyonlar ve farklı imparatorlukların yüzerce yıllık egemenliği, Bulgaristan bölgesinde kalan Traklar haricinde, diğer boyların yok olmalarına sebep olmuştur. Trakların hüküm sürdüğü bu topraklara, Milattan Önce 4. Yüzyılda Büyük İskender’ in gelmesiyle, bu hükümranlık bitmiş. Ardından Milat sırasında Roma İmparatorluğu tarafından fethedilen bölge, Roma İmparatorluğu’ nun yıkılmasıyla birlikte, Doğu Roma imparatorluğu ya da Bizans İmparatorluğu’ nun egemenliğine girdi. Hazar Denizi Bölgesinden bölgeye akınların devam etmesi, Bizans ile sürekli savaş halinde olma durumu sonucunda, Milattan sonra 681 yılında çok büyük bir bölgeyi kapsayan 1. Bulgar İmparatorluğu kuruldu. Bugün Makedonya, Hırvatistan, Macaristan, Yunanistan’ ın bir bölümü, Kosova, Bosna, Sırbistan, Romanya, Ukrayna, Slovakya ve Türkiye’ nin bir bölümünü kapsayan büyük bir toprağa sahip olan 1. Bulgar İmparatorluğu, Slavların yüzyıllar boyunca merkezi haline geldi. İlk Bulgar İmparatorluğu olarak anılsa da, aslında ön Bulgarların İtil Nehri çevresinde Orta Asya’ da yaşayan Türk kavimlerinden biri olduğu biliniyor. Bu bölgede bugünde Bulgarca’ ya en yakın dil olarak 2 milyondan fazla kişinin konuştuğu Çuvaşçayı konuşan kişiler bulunuyor. Yine bu bölgede, daha önce kurulmuş iki ayrı Bulgar devleti de tarihte yer alıyor. Ancak bugünkü Bulgarlar, 1. Bulgar İmparatorluğu’ nu tarihteki ilk devletleri olarak kabul ediyorlar.
Bizans İmparatorluğu ile süregelen savaşlar devam eder ve 1. Bulgar İmparatorluğu üst üste gelen yenilgiler sonrasında M.S. 1018 yılında yıkılır. Bölgede çeşitli Slav krallıklar ve prenslikler kurulur. 167 yıl boyunca Bizans İmparatorluğunun himayesine tekrar giren Bulgarlar, 1185’ te ayaklanarak yeniden ancak daha küçük bir şekilde 2. Bulgar İmparatorluğunu kurarlar. 1185 yılından 1396 yılına kadar süren 2. Bulgar İmparatorluğu, Osmanlı İmparatorluğu tarafından fethedilerek tarih sahnesinden çekilmiştir. 1396 yılından 1908 yılına değin Osmanlı toprağı olan Bulgaristan, bu yakın tarihe ait 500 yıllık izleri günümüzde de yoğun şekilde taşımaktadır. Mimari, kültürel açılardan Osmanlı İmparatorluğunun izleri, günümüzde de Bulgaristan’ ın her bölgesinde görülebiliyor.
1908 Yılında Rusların da desteğiyle Osmanlı İmparatorluğundan bağımsızlığını kazanan Bulgaristan Çarlığı, 1. Ve 2. Dünya savaşlarında Almanya ile beraber savaşa girmiştir. Bunun en büyük sebebi ise bulunduğu bölgede komşularıyla yaşadığı sürekli gerginliklerdir. Her iki savaşta da yenilen tarafta yer alan Bulgaristan 2. Dünya Savaşı sonrasında Sovyetler Birliği’ nin baskın olduğu milletler arasında yer almak zorunda kalmış ve Sosyalist bir rejimle yönetilmeye başlanmıştır. Sovyet ordusunun desteğiyle 1990 yılına kadar süren sosyalist rejim sırasında, ülkede bulunan Türkler soykırıma ve ağır şartlar altında yaşamaya mahkum edilmiştir. 1990 Yılından itibaren sosyalist rejim yıkılmış, Sovyet baskısı ortadan kalkınca demokratik bir idare yerini almıştır. Bu tarihten itibaren Türk-Bulgar ilişkileri giderek daha da iyileşen bir döneme girdi. Günümüzde Parlamenter Demokrasiyle yönetilen Bulgaristan bir Cumhuriyet’ tir.
Bulgaristan’ a ne zaman gidilir?
Ülkede yaz ayları normal sıcaklıklarda seyreden bir karaktere sahiptir. Haziran ayında sıcaklıkların yükselmesiyle birlikte başlayan Yaz ayları, Ekim ayında sıcaklıkların düşmesiyle birlikte Kış sezonunun açılmasına neden olur. Kış Turizmi Ekim ayından, Mart ayına kadar devam eden bir süreyi kapsar. Bulgaristan Kış aylarında özellikle kayak sporu ilgilileri için Avrupa’ nın en önemli merkezlerinden bir tanesidir. Dolayısıyla Kış sezonunda turistik ziyaretler daha fazla gerçekleşir. Buna karşın Yaz aylarında da ülkenin her bölgesinde turistik amaçlarla ziyaret edilebilecek pek çok bölge bulunuyor. Karadeniz kıyılarında ki Varna şehri, çok eski zamanlardan beri deniz turizmi amacıyla kullanılan bir şehirdir. Yaz aylarında da, Kış aylarında da farklı amaçlar için olsa da Bulgaristan ziyaretleri gerçekleştirebilirsiniz. Eğer Bulgaristan’ ı kışın ziyaret etmek istiyorsanız, kış aylarının oldukça soğuk ve sert geçtiği bilgisi de, mutlaka aklınızda tutmanız gereken bir bilgidir.
Bulgaristan’ a nasıl gidilir?
Bulgaristan en uzun 3. Sınırımızın bulunduğu komşumuz olarak, alternatif ulaşım yollarıyla gidilebilecek bir ülkedir. Kırklareli’ ne bağlı Kıyıköy ve İğneada’ dan, Bulgaristan’ ın Varna ve Burgaz şehirlerine deniz yoluyla ulaşım mevcuttur. Muhteşem bir doğa manzarasının eşlik ettiği bu güzergah, gezi seçeneğinizi renklendirecek bir seçim olabilir. Bunun yanında çeşitli hava yolu şirketlerinin İstanbul’ dan Sofya’ ya doğrudan gerçekleştirdiği uçuşlar bulunuyor. Sofya’ ya her gün uçuş bulmanız mümkün. Bunun yanında Türkiye’ nin Avrupa’ ya açılan ve en yoğun kullanılan Kapıkule sınır kapısı, Bulgaristan’ a doğrudan ve karayoluyla ulaşmanızı sağlayacak diğer bir alternatiftir. Avrupa’ yı tümden kat eden TEM otoyolu, Bulgaristan sınırlarının içerisinde geçer ve karayolları çok düzgündür. İstanbul, Edirne, İzmir ve Bursa’ dan, Bulgaristan’ ın Filibe, Sofya, Kırcaali ve daha birçok şehrine otobüslerin, günlük olarak sefer düzenlediğini de belirtelim. Türkiye’ den Bulgaristan’ a Otobüs yolculuğuyla ülkeye ulaşabilmek diğer bir alternatiftir. Turizm konusunda sürekli gelişen Bulgaristan’ da araç kiralama, konaklama gibi konularda çeşitli ve birçok alternatif bulabilmeniz, Türkçe konuşan birilerine rastlamanız mümkündür.
Bulgaristan’ da iklim ve hava durumu
Ilıman bir iklimi bulunan Bulgaristan’ da yaz aylarında ki ortalama sıcaklık 22 derecelerdedir. Buna karşın Kış ayları ortalama 0 derece hava sıcaklığı ölçülür. Ancak özellikle kış ayları için, bazı şehirlerin yüksekliği ve yoğun kar yağışları, sıcaklıkların 0 derecenin bayağı altında olmasına neden olur. Dolayısıyla kayak turizmi konusunda çok kaliteli tesislere sahip olan Bulgaristan’ a kış aylarında yapacağınız ziyaretlerde, soğuk hava koşullarına hazırlıklı olmanızı tavsiye ederiz.
Bulgaristan’ da ne yenir?
Bulgaristan yemek kültürü aşina olduğumuz sofra alışkanlıkları ve yemeklerini de içerisinde barındıran bir çeşitliliğe sahiptir. Ülkenin Türk kökenine sahip olması, özellikle yemek kültüründe kendisini gösterir. Bunun yanında 500 yıl boyunca Osmanlı himayesinde olması ve halen 1 milyona yakın Türk’ ün ülkede yaşaması da, yemek kültüründe Anadolu ve Orta Asya esintilerinin yer etmesine önemli bir sebeptir. Bulgaristan mutfağını, Avrupa, Akdeniz, Orta Asya ve Anadolu mutfağından bir karışım olarak görebilirsiniz. Et yemekleri, tarımın en güçlü ekonomiyi oluşturduğu ülkede sebze yemekleri, alkol tüketiminin yüksek olmasından kaynaklanan mezeler, çorbalar, peynir ve yoğurt, sucuk, Boza, hamur işleri, ülke mutfağında önemli yere sahip yiyeceklerdir. Yoğurt Orta Asya’ dan bölgeye çok eski zamanlarda ulaşmış ve hemen her sofrada mutlaka kendisine yer edinen bir gıdadır. Öyle ki yanlış bir bilgi olsa da Batı dünyası yoğurdun anavatanı olarak Bulgaristan’ ı bilir. Adıyla meşhur Kaşkaval, Bulgaristan’ da en kaliteli örneklerinin yapıldığı bir peynir türüdür. Bununla birlikte Bulgaristan’ a ait denilemez. Hemen bütün Balkan coğrafyasında ve hatta İtalya’ da da Kaşkaval, çok eski zamanlardan beri yapılmaktadır. Sirene adı verilen ve sadece Bulgaristan’ da yapılan bir beyaz peynir türü de, ülke dışında da hayli meşhurdur. Bunun dışında da sadece Bulgaristan’ da yapılan ve dünya genelinde meşhur peynir çeşitleri bulunur.
Bulgaristan’ da Türk yemek kültürünün etkisini çok sevilen Boza, kahve, Lukanka ( domuz ve sığır etinden yapılan bir tür sucuk ), Kebap, yahni, sebze yemeklerinin birçoğu ( en meşhuru lahana yemeği ) olarak görmek mümkündür. Bunların dışında da Türk mutfağının izleri pek çok yemekle karşımıza çıkar.
Süt ve Süt Ürünleri
Yoğurt ülkede gelenekse bir gıda olarak kabul ediliyor. Bölge coğrafyasında yüzyıllardır tüketilen bir gıda olan yoğurt, çok seviliyor ve her sofrada kendisine yer buluyor. Bu sebeple bu alanda geniş üretim tesisleri de bulunuyor. Süt ürünleri sadece yoğurtla sınırlı değil. Kaşkaval başta olmak üzere, çok çeşitli peynir çeşidi, ülkede çok sevilen ve aynı zamanda ihraç ürünü olarak da üretilen bir üründür. Bulgaristan dışında da tanına çok sayıda peynir çeşidi bulunuyor ve bu durum, bu alanda yatırımların ve kaliteli tesislerin de çok sayıda olmasına neden oluyor. Diğer bir deyişle, ülke de damak tadımıza da uygun çok sayıda peynir bulabilirsiniz.
Hamur işleri
Ülkemizde yaşayan göçmenler nedeniyle de aşina olduğumuz ve hatta çok sevdiğimiz birçok hamur işi, ülkede halen sevilerek tüketilen yemekler arasında yer alıyor. Bunlar arasında Dızmana ilk sıralarda yer alıyor. Milinka, Poniçka, Baniçka, akıtma, kifla gibi ülkemizde de yapılan birçok hamur işi, Bulgar mutfağının vazgeçilmezleri arasında yer alıyor.
Et yemekleri
Bulgaristan mutfağında et yemekleri de önemli bir yere sahip. Aynı zamanda ülke nüfusunun yaklaşık % 9’ unun Müslüman olması, gönül rahatlığıyla et tüketebileceğiniz ülkelerden biri olmasına neden oluyor. İnançlar doğrultusunda helal kesim olanağına sahip et ve et yemekleri bulmak oldukça kolay. Yahniler ve çeşitli et yemekleri Bulgar mutfağının önemli parçalarından biridir.
Diğer yemekler
Bulgar yemek kültüründe ki izlerimizden bir tanesi de sofra alışkanlıklarıdır. Çorbalar bizde ki gibi önce servis edilir. Et ve sebze yemeklerinden oluşan ana yemek, salata turşu ve yardımcı yemekler sofra da bulunur. En son tatlı servisi yapılır. Geniş bir çorba alternatifine sahip olan Bulgaristan, iş çorbalara gelince yarı Doğu, yarı batı sentezine sahiptir. Alışkın olduğumuz pek çok lezzetli çorba Bulgar mutfağında bulunuyorken, aynı zamanda damak zevkimize aykırı pek çok çorba da var. Alkol tüketimi hayli yüksek olan ülke de rakiye adı verilen, Rakıdan adını almış sarı renkli bir alkol en fazla tüketilen içki durumundadır. Bunun dışında bira tüketimi de çok yoğundur ve ülkenin en ünlü bir markası Zagorka, aynı zamanda bira yerine söylenen isimdir. Birlikte Zagorka içenlerin iyi arkadaş olduklarına inanılır. Samimi olunmayan kişiler ve yabancılarla birlikte Zagorka içilmez. Reçeller, peynirler, sucuk, salam, sosis, çay, pastırma gibi ürünlerle çok zengin kahvaltılıklara sahip ülke mutfağı, bu konuda da yoğun şekilde Osmanlı mutfağından etkilenmiştir. Ancak bu durum ülkeyi ziyaret ettiğinizde, ciddi bir avantaj olarak karşınıza çıkacak bir sürpriz niteliğindedir. Başkent Sofya başta olmak üzere, turizm konusunda hayli gelişen Bulgaristan’ da, damak zevkinize ve beslenme alışkanlıklarınıza çok uygun çeşitli yemeklere ulaşmanız oldukça kolay olacaktır. Ülkede domuz eti yaygın şekilde kullanılmakla beraber, Müslüman nüfusun yoğunluğu nedeniyle, dana eti ve dana etinden yapılmış gıdalara ulaşmakta sorun yaşanmıyor.
Bulgaristan Gezilecek Yerler
Balkan ülkesi ve sınır komşumuz olan Bulgaristan ile ilgili merak ettiğiniz tüm konulara ilişkin kapsamlı bilgiler verdiğimiz yazımızın en renkli kısmına geldik! Bulgaristan’a dair ulaşım olanakları, tarihi, mutfak kültürü, toplum yaşamı ve inanç sistemi gibi konularda bilgiler verdiğimiz yazımızda şimdi gezi rotanıza dair bilgiler yer alıyor. Gelin birlikte Bulgaristan’ı ziyaret etmeye karar vermeniz durumunda nerelere gitmeniz ve neleri mutlaka görmeniz gerektiğine ilişkin bilgilere bakalım! Ülkenin şehirlerindeki tarihi ve kültürel değerlerin yanı sıra doğal güzelliklerini içeren zengin bir Bulgaristan gezi rehberi hazırladık!
Bulgaristan; tam manasıyla dinamik bir Balkan ülkesidir. Balkan Türkleri, SSCB, Hristiyanlık ve Antik Yunan gibi bölge coğrafyasının tüm tarihine ışık tutacak birbirinden değerli tarihi esere sahiptir. Her bir şehrinin yaşadığı tarihi dinamik biçimde günümüzde de korumaya devam etmesi hem bölge ve Türkiye tarihi hem de tüm Avrupa tarihi ile ilgili birbirinden ilgi çekici ve eşsiz tarihi ve kültürel eserlere ev sahipliği yapan çok sayıda şehri bulunuyor. Bulgaristan gezilecek yerler listesi içerisinde Kırcaali, Varna, Silistre, Filibe, Plevne, Rusçuk ve Vidin gibi önemli şehirleri öne çıkmaktadır. Ayrıca tabii ki Bulgaristan’ın başkenti Sofya şehri de Bulgaristan gezilecek yerler listesi içerisinde ilk sırada yer alıyor. Bulgaristan’da görülmesi gereken yerler listesinin ilk sırasında bulunan “Nessebar Yarımadası” ve antik şehri dışında Sunny Beach ve Svilegrad gibi birbirinden özel mekanlar bulunuyor. Gelin birlikte Bulgaristan gezisi sırasında nereleri görebileceğinizi inceleyelim.
Bulgaristan’da gezilecek yerler arasında Burgas şehri öne çıkmaktadır. Ülkenin doğusunda bulunan bu tarihi ve turistik mekan özellikle yaz aylarında yoğun şekilde ziyaret edilmektedir. Eşsiz kumsalları, “Vaya Gölü”, “Atanasovsko Gölü” gibi dünyada eşi benzeri olmayan gölleri ile dikkat çekmektedir. Balkan coğrafyasının kış sporları alanındaki en önemli merkezlerinden birisi olan “Pirin Dağı” eteklerinde kurulmuş olan Bansko şehridir. Tüm kış sporlarına yönelik olarak zengin olanakları ve kaliteli etkinlikleri ile dikkat çeken şehir sadece Balkan bölgesinden değil, dünyanın tüm ülkelerinden sadece kış sporu etkinlikleri için ziyaret edilen bir kenttir. Her bir kentinin kendisine has özellikleri ve eşsiz tarihi eserleri bulunmakta olan Bulgaristan gezisi için bu şehirlerin dışında tarihleri ve gelişmişlikleri ile dünyada daha fazla tanınan şehirlerini de tek tek gelin birlikte inceleyelim.
Sofya Gezilecek Yerler
Balkan coğrafyasının merkezinde bulunan Bulgaristan, başkenti Sofya ile adeta bir tarih ve kültür merkezi konumunda da yer almaktadır. Başkent Sofya, ülkenin tarihinde önemli yer tutan Antik Yunan, Makedonya, Roma, Bizans, Osmanlı, SSCB ve Nazi Almanya’sı izlerini taşımaktadır. Tarihi boyunca farklı medeniyetlerin egemenliği altına girmiş olan Bulgaristan’ın başkenti Sofya’da gezilecek yerler oldukça fazladır. Asya ve Avrupa kıtaları arasındaki bir geçiş noktası konumunda bulunuyor olması nedeni ile başkent Sofya, tarihi boyunca pek çok farklı kültür ve toplumla etkileşim halinde bulunmuştur. Bu özelliği de kentte mimari, mutfak kültürü, toplumsal kültür ve gelenekler açısından son derece renkli olmasına neden olmaktadır.
Bulgaristan’ın binlerce yıllık tarihe sahip şehri Sofya, yaklaşık 500 yıl süreyle Osmanlı İmparatorluğu hakimiyeti altında bulunmasından dolayı bizim tarihimize ve kültürümüze ilişkin olarak da çok fazla eser ve iz taşımaktadır. Osmanlılardan önce de 300 yıl süreyle Bizans İmparatorluğu egemenliği altında kalmış olması başkent Sofya’da Bizans kültürüne ilişkinde çok fazla eserin yer almasını sağlamaktadır. 1.3 milyonluk nüfusu ile hem tarihi hem de doğal değerleri açısından Sofya gezilecek yerler oldukça fazla ve özel olduğundan dünyanın her yerinden turist akımına uğramaktadır. Doğu ve Batı dünyasını antik dönemden bu yana birleştiriyor olması nedeni ile farklı toplumların kültürleriyle harmanlanan bir kültür çeşitliliğine sahip Sofya’da görebileceğiniz çok fazla şey bulunuyor. Avrupa’nın en eski şehirlerinden olan Sofya, eski caddeleri, özel mimarilere sahip yapıları ve çok sayıdaki tarihi eseri ile Sofya gezilecek yerler listesi oldukça geniştir.
Sofya’da görülmesi gereken eserler arasında “Aleksander Nevski Katedrali”, “Sofya Arkeoloji Müzesi”, “Boyana Kilisesi”, “Vitoshi Dağı”, “Rotunda Sveti Georgi”, “Zlatnite Mostove” gibi daha pek çok farklı yere sahiptir. Bulgaristan gezisi sırasında başkent Sofya’da bulunduğunuzda bu ve bunlar gibi daha pek çok tarihi eseri, dini yapıyı ve tabii ki doğal mekanı ziyaret ederek, seyahatinizi keyifli hale getirebilirsiniz.
- Aleksander Nevski Katedrali; Katedral, sadece başkent Sofya için değil tüm Bulgaristan için en sembolik dini yapılardan birisi konumunda bulunmaktadır. Son derece ihtişamlı mimarisi ile dikkat çeken katedralin yapımında Osmanlı etkisi bulunmaktadır. Çünkü Aleksander Nevski Katedrali’nin yapımı 1882 ile 1912 yılları arasında yaşanan “Osmanlı Rusya Savaşı” sırasında Bulgaristan’ın Osmanlı İmparatorluğu’ndan bağımsızlığını almak için verdiği mücadelede hayatını kaybeden 200 bin Rus askeri anısına inşa edilmiştir. Katedral, adını ise 13.yüzyılda yaşamış olan Rus prensi “Aleksander Nevski” nedeniyle almaktadır. Mozaikleri ve kubbeleri ile dikkat çeken katedral, “Alexander Pomerantsey” tarafından inşa edilmiştir. Mimarisi özellikle “Neo-Bizans” stilini yansıtmaktadır. 1904 ile 1912 yılları arasında inşa edilmiştir. Katedral İtalya’dan getirilen mermerler, Almanya’dan getirilen aydınlatmalar, Venedik’ten getirilen mozaikler ve Brezilya’dan getirilen doğal taşlar kullanılarak inşa edilmiştir. 3 bin metrekarelik geniş bir alana kurulu olan katedralin 45 metre yüksekliği bulunmaktadır. Bu nedenle de kentin her noktasından görülebilen ihtişamlı bir sembol haline gelmiştir. Taşıdığı anlam nedeni ile de Bulgarlar için sadece dini değil aynı zamanda da tarihi ve bağımsızlık açısından da önemli bir niteliğe sahiptir.
- Sofya Arkeoloji Müzesi; Başkent Sofya’nın milattan öncesine kadar uzanmakta olan tarihine ışık tutan bir müzedir. Hem Bulgar halkının hem de bölgede egemenlik kurmuş olan tüm medeniyetlerin izlerini içeren zengin bir koleksiyona sahiptir. Sofya Arkeoloji Müzesi’nin bulunduğu bina 1496 yılında Osmanlı İmparatorluğu tarafından cami olarak inşa edilmiştir. Ancak daha sonra ağır şekilde tahrip olan bina zaman içerisinde müzeye dönüştürülmüştür. Müze içerisinde Roma, Orta Çağ, Osmanlı, Roma, Bizans toplumlarının egemenlik dönemlerine ait zengin koleksiyonlar bulunmaktadır. Müzede bulunan en önemli eserlerden birisi de “Sveta Sofya Kilisesi” mozaik parçası ile milattan önce 4.yüzyılda yapılmış bir anıt mezardır. Zengin koleksiyonları dolayısı ile de günümüzde Bulgaristan’ın en önemli tarih ve kültür merkezi konumunda bulunmaktadır. Müze içerisinde “Prehistorik Arkeoloji”, “Trakya Arkeolojisi”, “Klasik Arkeoloji”, “Orta Çağ Arkeolojisi”, “Para Bilimi” şeklinde 5 farklı bölüm bulunmaktadır.
- Sofya Tarih Müzesi; 2015 yılında hizmete açılan Sofya Tarih Müzesi içerisinde milattan önce 6 bin yılından 20.yüzyıla kadar olan süreci kapsayacak şekilde eserlerin yer aldığı 8 farklı bölüm bulunmaktadır. “Antik Çağ”, “Avrupa Hanedanlıkları”, Eski Sofya Mimarisi” ve “Bulgaristan Kültürü” bu eserlerin genel portföyünü oluşturmaktadır. Ayrıca geçici sergilere yönelik iki farklı salonu da bulunmaktadır. Sofya Tarih Müzesi’nin bulunduğu bina eskiden Türk Hamamıydı. 1913 yılında yapılmış Türk Hamamı, daha sonra müzeye dönüştürülmüştür.
- Boyana Kilisesi; Başkentin 8 kilometre uzaklığında bulunan kırsal bölgesinde yer alan Boyana Kilisesi’nin tarihi 10.yüzyıla kadar uzanmaktadır. 3 farklı kilise yapısından oluşan Boyana Kilisesi’nin ilk binası olan doğu tarihindeki kilise binası 10.yüzyılda inşa edilmiştir. 13.yüzyılda ise dönemin kralı tarafından büyütülerek, ikinci bir bina yaptırılmıştır. Bu dönemde yapılan kilise içerisindeki freskler, Orta Çağ dönemine ilişkin son derece önemli bir koleksiyona ev sahipliği yapma şansı getirmiştir. Üçüncü ve son kilise binası ise 19.yüzyılda inşa edilmiştir. Kilise mimarisi açısından “Avrupa Orta Çağ” tarihini vurgulamaktadır. Bir kubbeye sahip olan kilisenin en önemli özelliği ise tamamen tuğladan yapılmış olmasıdır. Kilise binası UNESCO tarafından “Dünya Mirası Listesi içerisine alınmıştır. Girişler “Ulusal Tarih Müzesi” için alınan biletler aracılığı ile gerçekleştirilebilmektedir.
- Zlatnite Mostove; Bulgaristan’ın başkenti Sofya’da bulunan en önemli doğal mekanlardan birisidir. Tam tamına 1700 metre yüksekliğe ve 1400 metre eğime sahip olan bire kayaklıktır. “Taş Nehir” şeklinde Türkçeye çevirisi yapılan Zlatnite Mostove için Bulgarlar tarafından “Altın Köprü” ismi de kullanılmaktadır. Kent merkezi yakınında bulunan “Vitosha Dağı” üzerinde bulunan bu kayalardan oluşan nehir, son derece yoğun şekilde ilgi görmektedir. Bölge halkının inancına göre bu kayaların altında büyük bir altın yatağı bulunmaktadır.
- Rotunda Sveti Georgi Kilisesi; Başkent Sofya’da bulunan en küçük olmasının dışında en eski bina olma özelliğine sahip olan Rotunda Sveti Georgi Kilisesi, çevresindeki antik dönemden gelen kalıntılar ile dikkat çekmektedir. Bu kalıntılar arkeolojik kazılarda ortaya çıkartılmış ve “Serdica” kalıntıları olduğu tespit edilmiştir. Milattan sonra 4.yüzyılda inşa edilmiş olan kilisenin yapım emri Roma İmparatorluğu döneminde “İmparator Galerius” ve “Büyük Konstantine” tarafından verilmiştir. Silindir formunda ve sadece tuğladan yapılan kilise 1700 yıllık tarihi ile günümüzde halen en dikkat çekici dini yapılardan birisidir. İhtişamlı duvar süslemelerine sahip olan kilise de freskler ve Bizans çiçek motifleri bulunmaktadır. Osmanlı İmparatorluğu hakimiyeti sırasında kilisenin freskleri toplanmıştır ve tam 300 yıl boyunca saklanmıştır. Kilise ayrıca Osmanlı İmparatorluğu döneminde cami olarak kullanılmıştır.
- Sofya Sinagogu; 1903 ile 1909 yılları arasında inşa edilen Sofya Sinagogu, Bulgaristan’da bulunan “Musevi Cemaati” için inşa edilmiştir. Avrupa’da bulunan en büyük ikinci “Seferad Sinagogu” olarak kabul edilmektedir. 2 bin 200 kilogram ağırlığa sahip pirinç avizesi, büyük şamdanları ve eşsiz işlemeleri ile son derece etkileyici bir atmosfer sunmaktadır. İkinci Dünya Savaşı esnasında Sofya’nın ağır bombardıman altında kalması sinagogu tamamen yok olma noktasına getirmiştir. Bu sırada çıkan yangında kilise kütüphanesi yandığından birbirinden değerli “İbranice” eserler yok olmuştur. 2000’li yıllarda ciddi restorasyondan geçen kilisenin ikinci katına 2.Dünya Savaşı dönemine yönelik bir müze bulunmaktadır.
- Sofya Arkeoloji Kompleksi; 2011 yılında Bulgaristan hükümeti tarafından sağlanan kaynaklar ile başlayan ve 2016 yılında sona eren kazı çalışmaları ile ortaya çıkartılmıştır. Ağırlıklı olarak Roma İmparatorluğu dönemine ait olan izler ortaya çıkartılmıştır. Yer seviyesinin hayli altında olan ve 9 bin metrekarelik alanı kaplayan kompleks içerisinde 5. Yüzyıl ve 6.yüzyıl Hristiyan bazikası ile “Antik Serdica” döneminden önemli bir Orta Çağ Kilisesi bulunmaktadır. Roma dönemine ait olan “Amfi Tiyatro”, “Hamam” ve “Bazika Kalıntıları” tespit edilmiştir. Tarihteki Hun İmparatorluğu işgali dönemine uzanan önemli izlerde tespit edilmiştir.
- Vitosha Dağı; Başkentin merkezine yakın bir noktada bulunan Vitosha Dağı, yaklaşık 2 bin 300 metre yüksekliğe sahiptir. Ayrıca dağın içerisinde yer alan bölge Balkan coğrafyasındaki en eski ulusal park olma özelliğine sahiptir. Bölge içerisinde “Panchavero Gölü”, “Boyana Şelalesi”, “Duhlata Mağarası” gibi mekanlar bulunmaktadır. Doğa tutkunları için mutlaka görülmesi gereken yerler arasında yer almaktadır. Aralık ve nisan ayları arasında dünyaca ünlü kayak etkinlikleri de burada gerçekleştirilmektedir. Bölgede bulunan “Boyana Kilisesi” ve “Dragalevtsi Manastrı” ise mutlaka görülmesi gereken noktalardan birisidir. UNESCO tarafından koruma altına alınmış olan park 1934 yılında açılmıştır. Dağın en yüksek noktası 2 bin 290 metre ile “Mount Cherni Vruh” olarak isimlendirilen noktadır. 259 kilometrekarelik bir alanı içerisine alan dağ, doğal güzellikleri ve zengin aktivite olanakları ile dikkat çekmektedir.
- Aziz Nikolas Rus Kilisesi; Sofya’nın “Rakovska” ve “Tsar Osvoboditel” caddelerinin kesişme noktasında bulunmaktadır. Rus Büyükelçiliği tarafından gerçekleştirilen girişimler sonucunda 1907 ile 1914 yılları arasında Rus mimar “M.Proeobrazhensky” tarafından inşa edilmiştir. Mucize gerçekleştirebilen gizli güçleri ile üne sahip olan bir kilisedir. Sofya’da halk tarafından “Sveti Nikolay Mirlikiyski” ve “Rus Kilisesi” şeklinde de isimlendirilmektedir. Altın kaplamalı 5 kubbesi ve çanlara sahiptir. Bunlar Rusya İmparatorluğu Çarı “2.Nikolay” tarafından hediye edilmiştir. Endülüs çinileri ile bezenmiş olan kilise içerisinde tablolar dikkat çekmektedir. 1921 ile 1950 yılından bu yana “Moskova Patrikhanesi Piskoposu” tarafından yönetilmektedir. Kilise her gün 08.00 ile 18.30 saatleri arasında ücretsiz ziyaret edilebilmektedir.
- Vitoşa Bulvarı; Kentin en önemli merkezlerinden birisidir. Gösterişli atmosferi içerisinde mağazalar, restoranlar ve kafeler tam turistlere hitap etmektedir. Bulvar, “Nedelya Meydanı” ile “Southern Park” arasında bulunmaktadır.
- Banyabaşı Camii; Osmanlı İmparatorluğu egemenliği döneminden kalan en önemli camilerden birisidir. 1566 yılında inşa edilmiş olan Banyabaşı Camii’nin adı Bulgarca “Banya Bashi” yani Türkçede “Banyolar” ve “Tsentralnata Banya” yani “Merkezi Banyolar” anımına gelmektedir. Termal kaynakların üzerine inşa edilmiş olan caminin duvar deliklerinden dahi buharların çıkışı görülebilmektedir. Bu nedenle bu isimle anılmıştır. Geniş kubbesi ve 15 metre yüksekliğe sahip minaresi ile dikkat çekmektedir. Cami Mimar Sinan tarafından yapılmıştır. Aktif olarak ibadete açık olan cami, Sofya’nın merkezinde bulunmaktadır.
- Ulusal Sanat Galerisi; Ülkenin en büyük müzesi olarak kabul edilmektedir. Galeri içerisinde 41 binden fazla tablo, heykel, dekoratif ve çağdaş sanat eserleri bulunmaktadır. Ulusal Sanat Galerisi 1948 yılında kurulmuştur. İçerisinde yer alan koleksiyon parçaları ise 4.yüzyıl ile 19.yüzyıl arasındaki Bulgar topraklarındaki Hristiyanlığa ilişkin zengin koleksiyonlara sahiptir. 15.yüzyıl ile 20.yüzyıl arasındaki Avrupa sanatına ilişkin örneklerde bulunmaktadır. “Kvadrat 500” isimli sürekli sergisiyle bilinmektedir. Ayrıca “The Palace”, “Hristiyan Sanatı Müzesi”, “Sosyalist Sanat Müzesi”, “Sofia Arsenal-Modern Sanat Müzesi”, “Vera Nedkova”, “Nikola Tanev” ve “Ivan Lazarov Müze Evleri” gibi sergilere sahiptir. Ulusal Sanat Galerisi içerisindeki her bir bina ve müzelere giriş 12 yaş altı için ücretsizdir. Ayrıca sanat okulu öğrencileri ve engelliler, müze ve galeri çalışanları, gazeteciler ve Bulgar Sanatçılar Birliği Üyeleri de ücretsiz girebiliyor. Bunun dışında yaklaşık 15 Euro olan 30 BGN ile giriş yapılabilmektedir.
- Aziz Nedelja Kilisesi; Tarihi kayıtlara göre kilise ilk olarak 1867 yılında ahşaptan inşa edilmiştir. Temeli taş olan bu ilk kilise daha sonra tamamen taştan inşa edilmiştir. Kentin önemli simgelerinden birisi olan kiliseye, 1925 yılında Bulgaristan Çarı “3.Boris” için teröristlerin bombalı suikast saldırısı gerçekleşmiştir. Bu patlamada ciddi hasar gören yapı ile birlikte 200’ü aşkın insan hayatını kaybetmiştir. Çar ise saldırıdan kurtulmuştur. SSCB döneminde Komünist Parti tarafından kilise restore edilerek, “Sveta Nedelya” olarak yeniden isimlendirilmiş ve 1950 yılında yeniden açılmıştır. Eskiden Sırp Kral “2.Stefan Uros Milutin” eşyaları sakladığından “Holly King” ve “Sveti Kral” şeklinde isimlendirilmekteydi. Neo-Bizans mimari sitilinde inşa edilmiş olan kilise, kırmızı kiremit taşlardan yapıldığından özel bir görünüm sunmaktadır. Tamamen ücretsiz olarak her gün 08.00 ile 18.00 saatleri arasında ziyaret edilebilmektedir.
- Ivan Vazov Ulusal Tiyatrosu; Modern ve klasik tiyatro oyunlarının sergilendiği Ivan Vazov Ulusal Tiyatrosu, kentin simgeleri arasında yer almaktadır. Büyük yapının mimarisi dikkat çekmektedir. Özellikle Viyanalı sanatçlı “Rudolf Fuchs” tarafından yapılan tavan ve duvar bezemeleri eşsiz bir görüntü sunmaktadır. 780 kişilik ana sahnesi ve 120 kişilik ek sahnesi bulunur. Ayrıca dördüncü katında 99 kişilik “Apostol Karamitev” isimli bir salonu daha bulunur. 1904 yılında kurulmuş olan tiyatro 1923 yılında yangın, 2.Dünya Savaşı sırasında da bombalamalar nedeni ile ciddi düzeyde tahrip olmuştur. Orijinalliğini koruyacak şekilde yeniden düzenlenen iç yerleşimi ile dekore edilmiştir. Kişi başı 10 ile 30 Bulgar Levası ile giriş yapılabilmektedir. Pazartesi ile Cuma günleri 09.30 ile 19.30 saatleri arasında, cumartesi ve Pazar günleri 11.30 ile 19.30 saatleri arasında giriş yapılabilmektedir.
- Borisova Gradina Parkı; Diğer “Knyaz-Borisava Gradina Parkı” olan bu park, kentteki en büyük ve en poğüler parktır. 19.yüzyılın sonlarında yapılan parkın adı Bulgaristan Çarı “3.Boris” adından gelmektedir. 1944 yılında SSCB destekli Komünist rejim tarafından “Özgürlük Parkı” olarak isimlendirilmiştir. Ancak 1989 yılında Komünist egemenliğin devrilmesi ile birlikte yeniden orijinal adını geri almıştır. Parkta “Sovyet Anıtı”, “Yüzme Havusu”, “Sofya Üniversitesi Astronomi Gözlemevi”, “Açık Hava Okulu”, “Ariana Gölü”, “Yunak ve Levski alanları” bulunmaktadır. Ayrıca futbol, tenis bisiklet gibi spor alanları da bulunmaktadır. Konser alanı da bulunan park içerisinde kafe, restoran ve daha pek çok farklı etkinlik sahası da bulunmaktadır. 7/24 tamamen ücretsiz olarak gezilebilmektedir.
- Sosyalist Sanat Müzesi; 2011 yılında açılan bu müze, Sofya’da 1944 ile 1989 yılları arasındaki Sosyalist rejim dönemini temsil etmektedir. 7 bin 500 metrekarelik bir alana sahiptir. Sosyalizm temalı küçük heykellerin yer aldığı açık müze içerisinde aynı zamanda da pek çok anıt ve sosyalist lider büstü de bulunmaktadır. Vladimir Lenin ve Bulgaristan Komünist Lideri Georgy Dimitrov ile birlikte Todor Zhikov heykelleri de yer almaktadır. Salı ve Pazar günleri arasında 10.00 ile 18.00 saatlerinde ziyaet edilebilmektedir. Öğrenci ve emekliler 3 BGN, yetişkinler 6 BGN, 12 yaş ve genel Bulgaristan müzelerinin kapsamında bulunan özel durumu bulunan kişiler ücretsiz olarak giriş yapabilmektedir.
- St.Sofia Church(Ayasofya Kilisesi); Başkent Sofya’da bulunan Ayasofya Kilisesi, diğer adıyla “Azize Sofya Kilisesi” olarak da bilinmektedir. Ortodoks Kilisesi olan dini yapı, 4. Yüzyıla kadar uzanan bir geçmişe sahiptir. Sofya’da bulunan en eski ikinci kilise özelliğine sahiptir. Kilise, 527 ile 565 yılları arasında Bizans İmparatoru olan “Justinian” tarafından inşa ettirilmiştir. Roma İmparatorluğu döneminde adı “Serdika” olan Sofya’da 4.yüzyıldan gelen eski kiliselerinin üzerine inşa edilmiştir. 5 bin kişiyi aynı anda ağırlayabilme kapasitesine sahiptir. 16.yüzyıl itibari ile Osmanlı İmparatorluğu’nun egemenliğinin başlaması cami olarak yeniden yapılmasına neden olmuştur. 1818 ile 1858 yıllarında yaşadığı iki büyük deprem nedeni ile ciddi hasar görmüştür. 1878 yılına kadar boş ve atıl bir şekilde bırakılan dini yapı, bir süre depo olarak kullanılmıştır. 1900’lü yılların başında ise pek çok arkeolojik kazı ve restorasyon çalışmasından geçirilmiştir. 2013 yılında halkın ziyaretine açılan eski türbe ve labirent gibi koridorlara sahiptir. Tamamen ücretsiz olarak giriş yapılabilen kilise mart ile eylül aylarında 07.00 ile 19.00 saatleri arasında, ekim ve şubat ayları arasında 07.00 ile 18.00 saatleri arasında gerçekleştirilebilmektedir.
- Ulusal Kültür Sarayı; Güneydoğu Avrupa’daki en işlevsel kültür kompleksi olma özelliğine sahiptir. Uluslararası kongreler, resmi toplantılar, konferanslar, açık oturumlar, sempozyumlar, festivaller ve yanı sıra dini organizasyonlar ve konserler için ev sahipliği yapmaktadır. 1981 yılında Bulgar devletinin 681 yılındaki kuruluşundan gelen 1300 yıllık tarihinin onuruna yapılmıştır. Cam ve beton ağırlığa sahip mimarisi ile dikkat çekmektedir. Altıgen forma sahip olan binada kullanılan demir miktarı demirden yapılmış olmasıyla ünlü Fransa’nın başkenti Paris’teki “Eyfel Kulesi” için kullanılan demirden 3 bin ton daha fazla demir kullanılmıştır. 3 katı yeraltında olacak şekilde 8 kattan oluşan bina üzerinde 4 adet şehir panoraması sunan gözlem noktası bulunmaktadır. Devasa yapı tam 123 bin metrekarelik bir alana sahiptir. İçerisinde 13 farklı salonu ve 15 bin metrekarelik sergi ve gösteri alanı bulunmaktadır. İçerisindeki organizasyona göre değişen giriş ücretleri bulunmaktadır. Pazartesi ile Cuma günleri 09.00 ile 19.00 saatleri arasında, cumartesi 09.45 ile 19.00 saatleri arasında ve Pazar günleri ise 10.00 ile 19.00 saatleri arasında ziyaret edilebilmektedir.
Varna Gezilecek Yerler
Bulgaristan’a seyahat gerçekleştirdiğiniz takdirde bazı şehirlerini kesinlikle görmeden geri dönmemeniz gerekiyor. Özellikle Bulgaristan ve genel Balkan coğrafyası kültürünü yakından tanımak ve bölgedeki izlerimizi öğrenmek için mutlaka her bir Bulgaristan şehrini ziyaret etmelisiniz. Bu noktada mutlaka görmeniz gereken Bulgaristan şehirleri arasında en önemlilerinden birisi de Varna şehridir. Tarihi, doğal güzellikleri ve kültürel potansiyeli ile Varna gezilecek yerler listesi oldukça kabarıktır. Ortalama 2 ile 3 günlük bir gezi programı ile tüm Varna şehrini baştan sona gezebilmeniz mümkündür. Varna şehri, Bulgaristan’ın en büyük ve en önemli şehirleri arasında yer almaktadır. Ülkedeki üç büyük şehirden birisi olan Varna şehri, ülkedeki ve hatta balkanlardaki deniz başkenti olarak isimlendirilmektedir. Şehir deniz ticaretinin yanı sıra ülkenin deniz kuvvetlerinin merkezi olarak da kabul edilmektedir. Bununla birlikte turizm odaklı ekonomisi ve çok sayıdaki eğitim kuruluşu ile Varna tam bir eğitim şehri kimliğine sahiptir.
İlkbahar ve sonbahar aylarında Varna iklimsel özellikleri ile son derece büyüleyici bir şehir atmosferini ziyaretçilerine sunmaktadır. Bu nedenle Varna gezilecek yerler listesi mutlaka göz gezdirmeyi hak etmektedir. Ayrıca özellikle yaz aylarında Karadeniz kıyısındaki bu şehir gece hayatı ile turistler için son derece eşsiz bir eğlence odaklı seyahat imkanı sunmaktadır. Varna gezilecek yerler arasında tarihi mekanlar, dini yapılar, kültürel eserler ve doğayla iç içe başka bir yerde tanık olma şansınızın bulunmadığı doğal mekanlardan oluşmaktadır. Karadeniz sahili, plajları, kiliseleri, parkları ve tarihi mekanları büyüleyici Balkan şehirleri arasında yer almaktadır. Gelin birlikte Bulgaristan gezisi sırasında mutlaka görmeniz gereken Bulgaristan şehirlerinden birisi olan Varna’da nereleri ve neleri mutlaka görmelisiniz birlikte inceleyelim!
- Deniz Bahçesi; Varna kentinin dünyada örnekleri bulunan ve genellikle “Central Park” ile karşılaştırılan nitelikte parklardan birisine sahiptir. Deniz Bahçesi olarak isimlendirilen bu park, hem büyüklüğü, hem zenginliği hem de ilk olması ile en önemli parkı konumunda bulunuyor. Kentin en önemli turistik mekanlarının başında gelmektedir. Günün her saati ziyarete açık olan park hem Varnalılar hem de kente gelen turistler tarafından son derece yoğun şekilde kullanılmaktadır. Kentin yeşilliklerinden başlayarak, Karadeniz kıyılarına kadar ulaşan son derece geniş bir alanı kapsamaktadır.
- Varna Katedrali; Ülkede faaliyet göstermekte olan çoğu kilise gibi bir Ortodoks Kilisesi olan Varna Katedrali’nin bir diğer adı ise “Dormition of the Mother of God Cathedral” şeklindedir. Katedral aynı zamanda da ülkede bulunan en büyük ikinci katedral olma özelliğine sahiptir. 1886 yılında hizmete açılan katedral, Varna’nın “pl. Sveti Sveti Kiril Meodiy” bölgesinde yer almaktadır. Son derece ilgi çekici ve etkileyici mimariye sahip olan kilisenin dış kısmı komple olacak şekilde 2000 yılında kapsamlı bir restorasyondan geçmiştir.
- Aladzha Manastırı; Ülkede bulunan en önemli manastırlar arasında kabul edilen Aladzha Manastırı, özellikle Yunanistan ve tüm Balkan coğrafyasında yer alan önemli manastırlar arasında da gösterilmektedir. Kent merkezinden 17 kilometre mesafedeki “Golden Sands Doğa Parkı” yanında bulunmaktadır. Orta Çağ dönemi Ortodoks Hristiyanlarına hizmet vermesi amacı ile inşa edilmiştir. Son derece eşsiz mimarisi ve içerisinde yer aldığı büyüleyici atmosferi ile kentte görülmesi gereken en önemli dini yapılardan birisidir.
- Varna Arkeoloji Müzesi; Başta Bulgaristan tarihi olmak üzere tüm Balkan coğrafyasının tarihine ışık tutacak zengin bir koleksiyona sahip olan Varna Arkeoloji Müzesi, 1894 yılında yapılmıştır. Arkeoloji müzesi, Slav kültürünün Bulgaristan’da inşa edilmesi amacının yanı sıra ülkenin Türk egemenliğinden ayrılmasına kadar destek sağlamış olan Çek asıllı kardeşler olan “Hermand ve Karel Skorpil” tarafından yaptırılmıştır. 1906 yılından beri bu isim altında faaliyet göstermektedir. Tarihi eserlerin yanı sıra dini objeleri içermekte olan koleksiyonları ile de dikkat çekmektedir. İçerisinde yer aldığı muazzam bahçesinde yaz aylarında ise başta caz olmak üzere farklı müzik türlerine yönelik etkinlikler ve konserler için ev sahipliği yapmaktadır. Müze her gün 10.00 ile 17.00 saatleri arasında ziyaret edilebilmektedir.
- Retro Müzesi; İsminin hakkını veren Varna’nın ve hatta Bulgaristan’ın en önemli müzelerinden birisi konumunda bulunmaktadır. Eski eserlerden ve gündelik eşyalardan oluşan muazzam koleksiyonu ile mutlaka görülmesi gereken müzeler arasında yer alıyor. Özellikle de ülkenin Doğu Bloğu içerisinde yer aldığı dönemde yaşanan sosyalizm yaşamına ilişkin olarak da çok önemli detaylar içermektedir. SSCB ile özdeşlemiş ve komünist yaşam tarzını yansıtmasıyla dikkat çeken “Lada” ve “Skoda” markalı dönem araçları dahi müze içerisinde sergilenmektedir. Bu nostaljik eşyalar içerisinde son derece keyifli ve hatıralarla dolu bir gezinti gerçekleştirebilirsiniz. Müze hafta boyunca 10.00 ile 21.00 saatleri arasında ziyaret edilebilmektedir.
- Festa Dolphinarium; Varna’da ve hatta ülkede bulunan en büyük yunus akvaryumu olarak gösterilmektedir. Fütüristik stildeki yapısının yanı sıra cam ve alüminyum duvarları ile dikkat çekmekte olan bir atmosfer sunmaktadır. 30 metre genişlikte ve 14 metre yükseklikte olacak biçimde inşa edilmiş olan akvaryum, hafta boyunca pazartesi günleri hariç her gün ziyaret edilebilmektedir. Gün içerisinde ortalama 45 dakika süren yunus gösterileri ise büyük bir beğeni toplamaktadır. Yunuslarla birlikte yüzmek ve yunusların dünyasını daha yakından tanımak için müze salı ile Pazar günleri arasında 09.00 ile 17.00 saatlerinde ziyaret edilebilmektedir.
- Euxinograd; Kent merkezinden 8 kilometre uzaklıkta bulunan Euxinograd, mutlaka görülmesi gereken yerler arasında yer almaktadır. 1885 yılında inşa edilmiş olan yapı, eski Bular Kraliyet ailesi tarafından yazlık saray şeklinde kullanılmaktaydı. Karadeniz sahilinde bulunan yazlı saray, günümüzde kente gelen turistlere yönelik olarak devasa bir kompleks şeklinde hizmet vermektedir. İçerisinde konaklama ve restoran gibi alanlara sahiptir. Bunun dışında konuklarına yönelik olarak farklı spor aktivitelerine ilişkin olarak da zengin bir portföye sahiptir. Tarihi mekanlarıyla dikkat çeken yapı hafta boyunca 09.00 ile 17.00 saatleri arasında ziyaret edilebilmektedir.
- Varna Hayvanat Bahçesi; 30 nisan 1956 yılından bu yana hizmet vermekte olan Varna Hayvanat Bahçesi, zengin hayvan çeşitliliği ile dikkat çekmektedir. Toplam 6 dönümlük bir alan üzerine kurulmuş olan Varna Hayvanat Bahçesi, özellikle aile seyahatleri için en uygun noktalardan birisidir. Hafta boyunca her gün 09.00 ile 19.00 saatleri arasında ziyaret edilebilmektedir.
- Varna Denizcilik Müzesi; Bir denizcilik başkenti olan Varna’da bulunan en önemli müzelerden birisidir. Deniz odağındaki savaş aletleri, savaş gemileri ve yanı sıra sivil denizciliğe ilişkin olarak hem tarihi hem de teknik eserlerden oluşan zengin bir koleksiyon çeşitliliğine sahiptir. Bu nedenle kente gelen herkesin mutlaka uğraması gereken müzeler arasında kendisine yer bulmaktadır. Hafta boyunca pazartesi günleri hariç 10.00 ile 18.00 saatleri arasında ziyaret edilebilmektedir. Müze giriş ücreti ise 4 Bulgar Levası olarak belirlenmiştir.
- Taş Ormanı; Bulgaristan’da “Pobiti Kamani” olarak da isimlendirilen Taş Ormanı, boyları 10 metreye kadar çıkan yüksek kalker sütunları ve içi boş silindirler gibi son derece sıra dışı doğal unsurlara sahiptir. Alan içerisinde altışar metre yüksekliklere sahip olan pek çok farklı boyutta 300’den fazla oluşum bulunmaktadır. Pazartesi günleri hariç her gün 10.00 ile 15.00 saatleri arasında ziyaret edilebilmektedir. Kış turizminin yaygın olmaması nedeni ile kış aylarında kapalıdır. Alanı ziyaret etmek için yetişkinler 3 Bulgar Levası, öğrenciler 2 Bulgar Levası ödemektedir.
- Roma Hamamları; Ülkenin Roma İmparatorluğu egemenliği döneminden kalan ve o dönemlerde adı “Odessos” olan Varna’daki bu antik kent içerisindeki “Roma Hamamları” mutlaka görülmelidir. Son derece iyi bir şekilde korunmuş olan antik hamamlar tam tamına 7 bin metrekarelik bir alana sahiptir. Antik alan içerisinde 2. Ve 3. Yüzyıl kalıntıları bulunmaktadır. Bölgede 9.yüzyıl ve 10.yüzyıl dönemine ait kalıntılarda tespit edilmiştir.
- Varna Plajı; ülkenin denizcilik başkenti olarak kabul edilen Varna’nın Karadeniz kıyısında bulunan plajlarından birisidir. Varna Plajı olarak bilinen bu plaj son derece eşsiz atmosferi ile özellikle yaz aylarında kenti ziyaret edenlerin uğrak noktalarından birisidir.
- Varna Opera Binası; 1947 yılında inşa edilmiş olan Varna Opera Binası, kentin en önemli kültürel simgelerinden birisidir. Varna Opera ve Filarmonik Topluluğu” bünyesinde faaliyet göstermektedir. Dünyaca ünlü çok sayıdaki sanatçının, sahne performanslarını sergilediği bu bina günümüzde de aktif olarak kullanılmaktadır.
- Varna Tarihi Tren İstasyonu; Son derece sıra dışı mimarisi ve atmosferi ile herkesi kendisine çekebilme özelliğine sahip olan bu Varna Tarihi Tren İstasyonu, kent merkezine çok yakın bir konumda bulunduğundan gün içerisinde rahatlıkla tarihi trenleri ve tren istasyonlarının atmosferini deneyim etmek için ziyaret edilebilmektedir.
- Nicolaus Copernicus Gözlemevi; 1968 yılında astronomik gözlem etkinliklerinin gerçekleştirilmesi amacı ile inşa edilmiştir. Varna’nın önemli merkezlerinden birisi olan Deniz Parkı içerisinde yer alan gözlemevi, pek çok önemli çalışmaya imza atmıştır. Ayrıca günümüzde park içerisinde yer alan ve mutlaka görülmesi gereken noktalardan birisidir.
Silistre Gezilecek Yerler
Bulgaristan’ın kuzeydoğusunda bulunan şehirlerinden birisi olan Silistre kenti, çok uzun tarihi ve eşsiz coğrafik özellikleri ile Bulgaristan’daki mutlaka görülmesi gereken şehirler arasında yer almaktadır. Silistre gezilecek yerler arasında 4.yüzyıldan kalma duvar kalıntılarından, Türk Hisarı gibi pek çok farklı tarihi ve kültürel eser bulunmaktadır. Bunun dışında muhteşem doğası ile de sizi kendisine hayran bırakmayı başarıyor. Bu denli güçlü etkiye sahip olan Silistre gezilecek yerler listesini birlikte inceleyelim!
- Silistre Etnografi Müzesi; Kentte bulunan 19.yüzyıldan kalma yapılardan birisinde bulunan Silistre Etnografi Müzesi, 1967 yılında hizmete açılmıştır. Kentin tarihine ilişkin son derece zengin koleksiyonlara sahip olan bir müzedir.
- Silistre Bölge Tarihi Müzesi; Bulgaristan devleti tarafından 1951 yılında komünist yönetimin etkisi ile birlikte kurulmuş olan Araştırma ve Kültür Kurumu’nun merkezi konumunda faaliyet göstermektedir. Bölgesel Tarih Müzesi olarak da faaliyet gösteren bina içerisinde 15.yüzyıldan 20.yüzyıla kadar Balkan coğrafyası ve Bulgaristan tarihi hakkında son derece önemli eserlere yer verilmektedir. Kentin tarihinin yanı sıra kültürel ve sanatsal alanlardaki eserlerine ve değerlerine ilişkin olarak da son derece zengin bir çeşitlilik sunmaktadır.
- Mezhidi Tabiya Kalesi; 1837 yılında Alman askeri mühendis “Helmut von Moltke” tarafından inşa edilmiştir. Silistre şehir tarihinde birbirinden önemli çok sayıdaki olaya tanıklık eden bir kaledir. Mezhidi Tabiya Kalesi özellikle de Osmanlı-Rus Savaşı ve Kırım Savaşı sırasında savunma noktalarından birisi olarak kullanılmıştır. Günümüzde büyüleyici bir yeşillik içerisinde Tuna Nehri’nin hemen dibinde turistleri ağırlamaktadır.
- Kurşunlu Camii; Kentteki Osmanlı döneminden gelen en önemli izlerden birisi olan Kurşunlu Camii, Osmanlı mimari stilini yansıtmaktadır. Günümüzde “Silistre Kültür Anıtları” listesi içerisinde yer almaktadır. Ayrıca aktif şekilde kentte yaşayan Müslümanlar tarafından ibadet için kullanılmaktadır. Kurşunlu Camii’nin adı ise etkileyici görselliğe sahip olan kubbelerinde yer alan kurşun tabakalardan almaktadır.
Plovdiv(Filibe) Gezilecek Yerler
Bulgaristan’ın en büyük ikinci şehri konumunda bulunan Plovdiv, hem tarihi hem de eşsiz doğal güzellikleri ile dikkat çekmektedir. Bulgaristan’ın orta kısmında bulunan Plovdiv, bir tarım bölgesi konumunda bulunmaktadır. Özellikle Osmanlı İmparatorluğu dönemine yönelik olarak çok önemli izler taşımaktadır. Özellikle de Osmanlı İmparatorluğu egemenliği döneminde Ege’nin kuzeyi ve Trakya bölgesinde yaşayan “Yörük Türkmenleri” buraya yerleştirilmiştir. Bu nedenle Türk izleri Plovdiv şehrinde son derece yoğun ve sık bir şekilde kullanılmaktadır. Yoğun bir Türk nüfusuna sahip olan Filibe şehri, Osmanlı mimarisinin en önemli örneklerini taşımaktadır. Nisan ve ekim ayı içerisinde en ideal gezilebilecek iklime sahip olan Plovdiv gezilecek yerler ülkedeki en önemli noktalar arasında yer almaktadır.
Plovdiv gezilecek yerler listesi içerisinde “Roma Amfitiyatrosu” , “Roma Forumu”, “Roma Stadyumu” gibi Roma İmparatorluğu döneminden birbirinden etkileyici ve eşsiz eserlere sahiptir. Balkan coğrafyasındaki en önemli Roma İmparatorluğu döneminden kalıntılar içermektedir. Bunun dışında şehirde bulunan “Hüdavendigar Cami” ve diğer adı ile “Cuma Camii” olan yapı, şehirdeki en önemli Osmanlı dönemi mimarilerinden birisi niteliği taşımaktadır. Eşsiz Osmanlı mimarisi ile dikkat çekmekte olan Cuma Camii, bölgedeki Türk nüfusu tarafından son derece yoğun ve sık bir şekilde kullanılmaktadır. Bunun dışında Filibe gezilecek yerler listesi içerisinde “Dzhumaya Camii” bulunmaktadır. Kentteki çok sayıdaki camiden bu ikisi hem mimarileri hem de ihtişamlı görünümleri ile kentin en çok ziyaret edilen noktaları arasında bulunmaktadır. Bunun dışında Filibe’de görülmesi gereken yerler listesinde “Etnografya Müzesi”, “Eumolpias Harabeleri”, “Sveti Konstantin & Elena Kilisei” gibi yerlerde bulunmaktadır. Aynı zamanda da “Plovdiv Şehir Galerisi”, “Plovdiv Güzel Sanatlar Galerisi” gibi sanatın farklı branşlarından hem eski hem de yeni stilin eşsiz örneklerini içeren zengin koleksiyonları ile dikkat çekmektedir. Bu nedenle de günümüzde son derece yoğun ve sık bir şekilde kente gelen turistler tarafından ziyaret edilmektedir.
Bulgaristan’ da gece hayatı
Sofya başta olmak üzere, ülkenin pek çok şehrinde gece hayatı, Avrupa’ da da tercih edilen ve sevilen merkezlerinden biri olacak kadar meşhurdur. Eğlence dünyasında yapılan harcamalarla kıyaslandığında, görece ucuz olan alkollü içkiler, müzik ve canlı müzik, gece kulüpleri, Avrupa’ nın her tarafından eğlence amacıyla gelmiş kişilerin varlığı, kaliteli gece kulüpleri, barlar ve diskolar, Bulgaristan’ ın gece hayatını canlı kılan unsurlardır. Ülke ekonomisinde de önemli yer tutan gece faaliyetleri, bu sebeple gayet ciddiye alınıyor ve sıkı bir disipline tabii tutuluyor.
Sofya da Retro Club LaRocca, Adres: 150 Cherni Vrah Blvd., uzun yıllara dayanan geçmişe sahip Yalta Club, Adres: 20 Tsar Osvoboditel Blvd., Sin city, Adres: 61 Hristo Botev Bldv., Night Flight, Cabaret, Chervilo, In Da Club belli başlı gece kulüpleri olarak öne çıkıyor. Her birinin kendisine ait özellikleri bulunan bu kulüpler arasında, farklı cinsel tercihlere hitap eden kulüpler de bulunuyor. Sofya dışında Plovdiv, Varna gibi turizmin yoğun olduğu şehirlerin her birinde gece hayatı çok zengin ve yoğun şekilde yaşanıyor. Ayrıca belirtilmesi faydalı olan bir bilgi, Bulgaristan gece hayatı içerisindeki tüm eğlence faaliyetleri, diğer tüm faaliyetlere göre daha ucuz fiyatlara sahip.
Bulgaristan Festivalleri
Bulgaristan’ ın bölgedeki köklü tarihi, pek çok etnik kimliğin ve İmparatorluğun kültürde bıraktığı izler, Pagan ve Şaman dinlerine uzanan geleneksel festivallerin varlığını sürdürmesine sebep oluyor. Uluslararası olarak gerçekleştirilen Masquearade Games Festivali, maskelerin takıldığı, geleneksel kıyafetler içerisinde, Pagan döneminde ki geleneklerin yaşatıldığı ve bol miktarda alkolün tüketildiği bir festivaldir. Her yıl Ocak aynın son haftasında gerçekleştirilir. Bunun dışında her yıl Mart ayında düzenlenen Sofya Film Festivali, sinema dünyasının en itibarlı festivallerinden biridir.
Bulgaristan Türkiye Dış Temsicilikleri
SOFYA BÜYÜKELÇİLİĞİ
Adres: BOULEVARD VASSIL LEVSKI NO:80 1000 SOFIA REPUBLIC OF
BULGARIA
Telefon: 00 359 2 935 55 00
Faks: 00 359 2 981 93 58
embassy.sofia@mfa.gov.tr
http://sofya.be.mfa.gov.tr
BURGAZ BAŞKONSOLOSLUĞU
Adres: BOULEVARD DEMOKRATSIA NO:38 8000 BOURGAS
Telefon: 00359 56 879940
Faks: 00359 56 821700
consulate.burgas@mfa.gov.tr
http://burgaz.bk.mfa.gov.tr
FİLİBE BAŞKONSOLOSLUĞU
Adres: RUE FILIP MAKEDONSKI NO:10 4000 PLOVDIV REPUBLIQUE DE
BULGARIE
Telefon: +359 32 275 160-161-162-163
Faks: +359 32 62 48 39
consulate.plovdiv@mfa.gov.tr
http://filibe.bk.mfa.gov.tr
Bulgaristan gezisi sırasında bilmeniz gereken her şeye yazımızda detaylıca yer verdik. Şimdi vakit kaybetmeden eşsiz ve unutulmaz bir Bulgaristan gezisi için kendinize göre uygun bir rota hazırlayın.